"Arkadaslar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti seyhler, dervisler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En dogru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatidir. "

bush ve ayakkabı

7 Eylül 2008 Pazar

“Deniz bitti” hala farkında değiliz!yigit bulut/MEHMET ŞEVKET EYGİ FETHULLAH GÜLEN'E SAVAŞ MI AÇIYOR?

deniz feneri ...


“Deniz bitti” hala farkında değiliz!yigit bulut.. yorum/analiz


Son bir haftadır birçok mesaj alıyorum, soru hep aynı piyasalarda neler oluyor?

Olan biten çok açık dünya ekonomileri “kendi gerçeklerine” dönerken ve daha da önemlisi dünya büyük bir ekonomik krizin hâlâ eşiğindeyken, dünyadaki gelişmelerin sağladığı avansı ülke yararına kullanamayan Türk ekonomisi, “kendi gerçeklerinin” gereğine doğru çekiliyor!

İşin daha acı ve çok tartışılması gereken bir tarafı daha var bence ne olup bittiğinin farkında değiliz ve “önlem alması gerekenler” adım atmak yerine kendi ideolojisi uğruna sadece “sistemle” dalaşmayı tercih ediyorlar!

Daha net yaz derseniz, gündeme hakim olan davranış çok açık kendi yaratmadığımız “olumlu” dalga üstünde bugüne kadar “sörf” yaparak, yine kendi kurmadığımız sistemle, yerleşik düzenle taraf veya karşı olarak “dalaşmak” ve bunu sanki “kendi ideolojisi uğruna değil de vatandaş adına yapıyormuş” gibi pazarlamak!

Evet, kimse kızmasın, yapılanın tam tarifi bu! Hepimiz bu dinamiğin “parçalarıyız”! İşte enflasyon verileri, işte makro göstergeler, işte 2001-2007 arasında “geldiğimiz” nokta! Ve çok dikkat edelim bundan sonra yaşayabileceklerimiz!

Sevgili dostlar, dost acı söyler ama “doğru bildiğimi” söylemek zorundayım sorumlu olup önlem alması gerekenlerde ekonomik gündemi “saptırmaktan” başka “olabileceklere dair” ciddi bir teşhis ve önlem göremiyorum... Ve malesef işin diğer bir kötü tarafı “Dünya neler yaşadı, nerelere geldi, neler olabilir?” demek yerine 80 yılın yarattığı katma değeri satıp, özelleştirmede “rekor” kırdık diyenler, ortaya çıkan geçici rahatlığı “ülke yararına” değil, kendi ideolojileri uğruna sistemle dalaşmak için “kullandıklarını” kabul etmekten çok uzaklar... Yaptıklarının ülkeyi bitirdiğinin farkında bile değiller... Ülkenin derdine bakın kimse çekini ödemiyor, esnaf kan ağlıyor, ülkemin bankaları 6 ayda 60 milyar dolara yakın değer kaybetmiş, dış ticaret açığında, cari açıkta rekor var, Kuzey Irak’ta-Kıbrıs’ta “kapının önüne konmak” üzereyiz, hepimiz “kavga” derdindeyiz...

Sonuç 1: Dünya 2001-2007 Kasım arasında son 150 yıldır görmediği bir büyüme yakaladı. Her ülke, her “ekonomi” bundan nasibini aldı. En azından “eksiklerini” kapama adına yapısal düzenlemeler yaptılar...

Sonuç 2: Biz ne yaptık? Bırakın “avansı” kullanıp, eksiklerimizi “kökünden çözmeyi”, bu rahatlık içinde bir de “birikimleri satarak” ve daha da borçlanarak “bu dinamiği” üzerinde rahatça kutuplaşacağımız bir zemin yaratmak için kullandık... Geldiğimiz nokta çok açık ve net, deniz bitti ve şimdi “bu ülkenin vatandaşları bu oyunun hesabını çok acı bir şekilde vermeye hazırlanıyor”! İşte dünyanın en yüksek faizini ödeyen, “benim diyen” ülkeler içinde en yüksek enflasyonuna sahip olan ve makro verileri “son 5 yılda en hızlı bozulan” Türkiye!

Sonuç 3: Bu kavgada “ana tercih” siyasi otorite tarafından yapıldı, bazen aşırı yerleşiklere karşı bir kavga da gerekiyordu, ama işin dozu kaçtı Türkiye “taraflara” bölündü...

Son söz: Çok uzun süredir ilk defa “ekonomi” ile ilgili bir yazı yazıyorum. Kısa sürece bir felaket beklediğimi düşünmeyin ama bir gerçek var ve vurgu yapmam gerekli dünya “zor bir döneme” giriyor, bizde ise “ne olduğunu” algılayan bile yok! Yaklaşan “dinamiği” ülke adına daha ciddiye almamız gerekli!


YENİ HAFTADA ENDEKS
halil rencber teknikanalizi..


İŞTE TSK'NIN CEZAEVİNDEKİ PAŞALARA ZİYARETİNİN KODLARI!yalcın kücük..


Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Ergenekon’dan tutuklanan emekli Orgeneraller Şener Eruygur’u ve Hurşit Tolon’u ziyaret etmesi gündemdeki sıcaklığını koruyor.

Bilindiği gibi; Kocaeli Garnizon Komutanı Korgeneral Galip Mendi tarafından Kandıra F Tipi Cezaevi’nde bulunan paşalar ziyaret edildi.

Genelkurmay Başkanlığı, internet sitesinde bu ziyaretin ‘TSK adına gerçekleştirildiğini’ duyurdu.

Bununla birlikte 2 Eylül tarihli Akşam gazetesinde İsmail Küçükkaya imzalı bir haberde; Hava Kuvvetleri’nde bir muvazzaf subayın tutuklandığı yer aldı. Buna göre; bir kurmay subay gizli MİT belgesini sızdırmakla suçlanıyordu.

Hava Kuvvetleri’nde konuyla ilgili bir soruşturma yürütüldüğü; Ergenekon iddianamesine konmayan muvazzaf subaylarla ilgili belgelerin de Askeri Savcılık tarafından Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz’den istendiği, haberde yazıyordu.

Prof. Dr. Yalçın Küçük, gündemi sarsan bu olayların kodlarını Odatv.com’a yorumladı.


İşte Prof. Dr. Yalçın Küçük’ün Odatv.com’a yaptığı ezber bozan açıklamalar:

‘Efendim, Hava Kuvvetleri Askeri Savcılığının yaptığı iş, çok yeni ve önemli bir adımdır.Bu şudur; İşçi Partisi yöneticilerinin bilgisayarında Hava Kuvvetlerindeki muvazzaf görevli bazı subayları bağlayan, ilzam eden, birtakım gizli bilgilere ulaşmış Ergenekon savcısı Zekeriya Öz.,bunun üzerine anlaşılan dosyalar hazırlamaya başlamış fakat birde Hava Kuvvetleri Komutanlığına dolayısıyla Hava Kuvvetleri Savcılığına bunu bildirmiş.Şimdiye kadar böyle yapılıyordu ancak çok büyük bir ihtimalle Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Babaoğlu’nun direktif ve işaretleri üzerine Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcısı Yargıç Albay Zeki Üçok duruma müdahale etmiş görünüyor.Müdahale etmiş sözcüğü hafif bir sözcüktür.

Öyle anlaşılıyor ki Askeri Yargıç Albay Zeki Üçok ile Ergenekon savcısı Zekeriya Öz arasında bir bilek güreşi olduğunu çıkarabiliyoruz. Bu bilek güreşinin sonunda Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcısı Yargıç Albay Zeki Üçok , Zekeriya Öz’ün bileğini bükmüş görünmektedir.İradesi dışında, isteği dışında dosyayı almıştır. Dosya şu anda Albay Zeki Üçok’un bu bilek güreşini kazanması neticesinde hava kuvvetleri mahkemesine intikal etmiştir,önemi budur.Savcı Zekeriya Öz kendisini ilgilendiren, ilgilendirmeyen konularda hepsini İstanbul’daki Devlet Güvenlik Mahkemesinden müdevver mahkemede yargılatmak istemektedir.Bu arada büyük,aptal gazetecilerin fıkra yazarlarına haber verip bu özel 13 numaralı ağır ceza mahkemesi çok yakın bir zamana kadar 4 numaralı devlet güvenlik mahkemesi idi.Aynı usullerle devam etmektedir.Askeri Savcı Yargıç Albay Zeki Üçok bu davayı almış ve işlemektedir.

Demek ki Ergenekon klasörlerinden bir bölüm hukuka, kanuna, usullere uygun olarak görülmesi gereken mahkemede görülmüştür.Bunu başarmışlardır, mesele bu kadar önemlidir. Akşam gazetesinden İsmail Küçükkaya’nın haberi çok doğrudur.Özü doğrudur,bu ilktir.Ne demek bunun önemi;Asker kişilerin, subay kişilerin görevde oldukları zaman görevleriyle ilgili bir iddia bir suç isnadı olduğu zaman bunun askeri mahkemede görülmesi gerekir.Birinci nokta budur.Bunun devam etmesini beklemek doğaldır.Ne demek devam etmesini beklemek doğaldır;Yüksek komutan hattında gazetelere intikal eden yakıştırmaların görevleri sırasında olanın dışında hiçbir yakıştırma görmüyoruz, dolayısıyla Şener Paşa Hazretleri ile Hurşit Paşa Hazretleri Örnek Paşa’nın notları nedeniyle görevlerinden dolayı,görevleri sırasında yaptıklarına dayanılarak (artık ne yaptılarsa) bugün tutukludur.Usulüne göre kanuna göre hukuka göre tıpkı Hava Kuvvetleri Komutanlığının yaptığı gibi bunlarında bir an önce askeri mahkemeye alınması gerekir, ancak kanunlara göre Şener Paşa paşa olduğu için, Hurşit Paşa paşa olduğu için, general olduğu için kanunlarımıza göre bunlarla ilgili yetkili savcılıkla mahkeme Genel Kurmay Başkanlığı Mahkemesi ve Genel Kurmay Askeri Savcılığıdır.Şu anda bundan sonra bu adımın atılmasını beklemek gerekir.

Türkiye’deki bütün değerli hukukçularda bu durumdadır. Ne yazık ki bundan önceki Genel Kurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt zamanında Yaşar Paşa zamanında bu kanuni gerekler ihmal edilmiştir. Ayrıca Ben çeşitli açıklamalarımda televizyon konuşmalarımda Türk Silahlı Kuvvetleri adına Şener Paşa’yla Hurşit Paşa’nın ziyaret edilmelerinin yerinde olacağını söylemiştim.Yaşar Paşa Hazretleri zamanında bu da ihmal edilmiştir.Bugün bu yerine getirilmiştir. Dolayısıyla bunları birbirine yakın adımlar olarak telakki ediyoruz.Bu ziyaretle ilgili olarak da ;İşin silahlı kuvvetlerin iç yapısına dair olan kısmına ben girmem ama bu beklenen ve Türk Silahlı Kuvvetlerine yakışan bir adımdır yalnız bu Türk basını öyle bir bağnazlık içinde ki bunun ilk işaretini Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Babaoğlu verdi. Kendisine demin sözünü ettiğim hava kuvvetleri askeri savcılığının ısrarla Ergenekon içinden bir dosyayı alıp, kendi hukuk düzeni içine soktuğu sorulduğu zaman Ergenekon’la ilgili olarak’’Ne ki Ergenekon,ne olduğu belli değil.’’dedi.Bu bir işarettir.Hava kuvvetleri komutanının bu sözünü genel kurmay başkanından habersiz,bilgisiz söylediğini düşünemeyiz.Ne diyor;’’Nedir ki Ergenekon dosyaları?’’diyor.’’Ne olduğu bilinmiyor?’’ bunu’’ Ergenekon bir şeye benzemiyor’’Ergenekon klasörleri muz gibi de diyebilirdi.Bunu söylediğini söylemiyorum.Ben de bunu söylemiyorum ancak bir noktayı kabul etmemiz gerekir ki Savcı Öz’ün hukuka olan güveninin eksikliği, hukuka olan bağlılığının eksikliği, ceza hukuku bilgisinin eksikliği, ceza muhakemeleri hukukundaki bilgisinin eksikliği yüzünden cumhuriyet tarihinde hiçbir zaman bir mahkemenin iddianamesi bu kadar tartışma konusu olmamış bu kadar ağır sözler söylenmemiştir.

Türkiye Cumhuriyet tarihinde hiçbir zaman bir iddianameye, iddianamelerin eklerine bu kadar ağır bu kadar saygıdan uzak sözler söylememişlerdir.Bu hale getirdiler,birinci nokta budur.İkinci nokta şudur; Televizyonlara baktığınız zaman Ergenekon’dan demokrasi bekleyen bir takım köşe yazarları ama Genelkurmayın açıklamasında adalete güvenden bahsediyorlar diye, akıl almaz mantık oyunları demek istemiyorum ama mantık açıklamalarında bulunuyorlar.Ne demek bu?Ne diyecekti genel kurmay başkanlığı…Bir defa bu şudur: Ölüm döşeğindeki bir hastaya bile dilimizle yaşayacağınıza inanıyorum yaşayacağınıza,sağlığınıza güveniyorum denir.Bunun anlamı Genel Kurmay başkanlığının açıklamasında Türk adaletine güveniyoruz demek,Türk adaleti bizim güvendiğimiz gibi hareket etmelidir demektir.Türkçe budur. Bunlar şaşkınlık içinde son ziyaretin yarattığı panik içinde ne söyleyeceğini bilmiyorlar.Bir gün önce Hava Kuvvetleri Komutanı ‘Neye benziyor ki o ?’demiş.”Ne söylüyorsunuz?anlamıyorum.” Ondan sonra Genelkurmay Başkanlığı adalete güvendiğini söyledi, tabi güvenir Genel Kurmay Başkanlığı, hepimiz güveniriz.Eninde sonunda adalet bizim adaletimiz ama bu klasörlere güvenmediklerini gösterdiler.Bir kısmını Hava Kuvvetleri Komutanlığı” Evet böyle bir iddia var.Hava kuvvetlerinden gizli bir belge başka bir bilgisayarda mı? çıkmıştır, O muvazzaf bir subaydır,görevde yapmıştır bunu biz yargılarız.”demiş,Savcı Yargıç Albay Zeki Üçok zorla bu dosyayı almıştır.Şimdi öbür dosyaları da almak gerek.Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları kanunlara aykırı bir iş yaptıysa, görevleri zamanında yaptılarsa bunları kendileri yargılar,cezalandırır yahut tahliye eder,beraat ettirir.O onun işidir,askeri ilgilendirendir. Devlete karşı bir suç bir isyan hali varsa bu muvazzaf subaylar tarafından yapılmışsa O, rütbelerine göre askeri mahkemelerde görülür.Bundan sonrası budur.Birinci nokta budur.

Demek ki güvenden kasıt budur.Tabiatıyla güvenecektir.Medyanın bu hale getirmesi çok gariptir.Bu ziyaretle ilgili olarak gördüğüm ikinci nokta;koskoca gazeteciler,koskoca yazarlar,Radikal gazetesi,Milliyet gazetesi öğrenci deyimiyle bunlar diyorlar ki” Ama izin almıştır.”Bunlar çok cahil .Bir hapishaneye girmenin iki yolu vardır;bir düzenli yolunu bırakıyorum.Ne demek düzenli yolu;yönetmeliklere göre içeride olanların şu şu derecedeki akrabaları şu gün,şu şu şu avukatları bugün gelir derler,kapıda listelere bakarlar ,hapishane kapısından belirlenen günlerde girerler. Bu hariç bunun dışında herkim olursa bir hapishaneye iki türlü girilir.İlgili savcıya,bu savcıya infaz savcısı denilir,başvurulur.Oda bir şekilde hapishaneye işaret verir.Milletvekili gelecektir, saygıdeğer yazar gelecektir “Alın”der. İlgili savcı hapishane kapısına işaret vermeden hiç kimse hapishaneye giremez.Böyle bir izin değil.Yüksek paşalar özel kalemindeki yaveri telefon etmiştir,savcı da baş üstüne paşam demiştir.Paşama söyleyeyim demiştir, girmiştir.O diğer akrabaların dışında birinci yol budur.İkinci yol nedir biliyor musunuz? Ya, infaz savcısına hapishaneyle ilgili savcısına, haber vereceksiniz yahut tankla gireceksiniz. Bir de Kolordu Komutanı tankla beraber girebilirdi, girmemiş.Buna tabi hepimizin sevinmesi lazım ama ikide bir “Yok efendim izin istedi.”olmadan girilmez.Bu nedir? Bu şudur:Kandıra ziyareti nedir?;Bizim askerlikten gelme, halkımız arasına da yayılmış olan bir söz vardır bölük komutanları askerlerini eğitirken” Bölük dur! “der.Bölük durur ama bazen içlerinde bir asker ya duymaz ya anlamaz ona “Bölük dur,kandıralı sen de dur!” derler.Bu Kandıra’da bir dur işaretidir.AKP için kolay günler bitmiştir.Bir tesadüf bu eylül başındadır,öbürü ağustos başındadır.Gürcistan’da Rusya bu bölgede at oynatan Amerika’ya dur demiştir, bu Amerika’nın dediğinden çıkmayan Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarına da dur demektir ve bunu perişan bir şekilde anlamış görünüyorlar.Türkiye’yi anlamış,çok fazla anlamış görünüyorlar.Nerden çıkartıyoruz çok fazla anlamış olduğunu ;Bir ticaret bakanı “Rusya gümrüklerde sorun çıkartırsa biz de çıkartırız.” dediği zaman ona o sözü yalatıyorlar.O Türkiye’nin söz yalatmasıdır.

Türkiye’de o kadar uyuyor da çıkıyor adamlar böyle, şöyle böyle övünen adamlar hayır diyorlar.Rusya bizim gümrüklerimizde tırlarımızı bekletebilir, biz Rusya’nın tırlarını bekletemeyiz diyorlar.Bu budur.Şimdi nedir?şimdi Kandıra’da dur denmiştir. Gürcistan’dadır.1945’den sonra İstanbul’a müssiri geldikten sonra denizlere atıldılar Amerikan askerlerini, gemilerini karşılamak için.Şimdi Gürcüler yapıyor onu. Geldiler buraya yerleştiler, şimdi Gürcistan’a Amerika yerleşiyor.Rusya yerleştirmek istemiyor .Bambaşka bir durum var soğuk savaş başlamıştır, başlamamıştır bu tür sözlerin hiçbir anlamı yok.Soğuk savaş böyle diğer savaş gibi ilanı olmaz, davranışla belli olur.

Görüyorsunuz son zamanlarda Tayyip Bey ve arkadaşlarını hiç yüzü gülmemekte. Gürcistan’da ve Kandıra’da balayı dönemleri bitmiştir. Birinci nokta budur.Lavrof geliyor ” Tırlar meselesi ne olacak konuşmayalım onu” diyor, konuşmuyorlar.”Gemileri de çıkartacağız .”diyor.Şu anda öğrenci deyimiyle “İmam hatipli Tarzan” çok zor durumdadır. Çok zor durumda olduğu için Amerika’ya bir “Ramazan şekeri” vermiştir. Nedir ramazan şekeri? Abdullah Gül Erivan’a gidip maç seyredecek. Bu Amerika’ya verilmiş bir ramazan şekeridir. Ne olacak peki devam edecek mi? Rusya devam edecek mi? Kandıra’daki dur sesi devam edecek mi? bunu zamanla göreceğiz ama görünen nokta şudur ki Amerika’nın burada at oynatması zorlaşacaktır.

AKP kurulduğunda Hilmi Özkök Genel Kurmay Başkanıydı. Hilmi Özkök’ün Genel Kurmay Başkanlığı’nda AKP hükümet olabildi. Yaşar Büyükanıt’ın başkanlığında türban Çankaya Köşkü’ne gitti.Şimdi yeni bir üslup var. İlker Paşa’yla ilgili ne dediği önemli değil bir nokta önemli, bir yüksek devlet memuru üslubunu kullanıyor.Bu iyidir. Yaşar Paşa’nın dükkanı kapattık, amuda kalkacağım şakşaklığından sonra bir yüksek devlet görevlisi üslubu ile hareket ediyor, hep yazılı metinleri konuşuyor, arkadaşlarıyla konuşuyor, eski silah arkadaşlarını ziyarete gidiyor.Bunlar yeni bir üsluptur.Yeni bir dönemidir.Göreceğiz.Bunun arkasından neler geleceğini göreceğiz ancak AKP’nin bir ve iki numaralı basınındaki şaşkınlığına baktığımızda iş ciddi görünüyor.Bir numaralı basını biliyoruz malum basınlar, iki numaralı AKP’nin basını da Radikal ve Milliyet onlarda da şaşkınlık var.Onların şaşırması iyidir.Veli Küçük’ün durumuyla iki yüksek paşamızın durumu aynıdır.Bir yüksek komutanlarla İlker Paşa, Işık Paşa, başka paşalar beraberce hizmet vermişlerdir.İşin insani yanı olduğu doğrudur “Siville gidiyor.”diyorlar, tabi siville gidecek askeri bir görevle gitmiyor ki.İkinci nokta; Bu gidiş Hava Kuvvetleri Komutanlığında yapılanlarla beraber alacak olursak bütün subaylar ve Veli Paşalar içindir.Böyle bir ordu en yüksek derecede her birine teker teker geçmiş olsuna gitmez.O üniformasına saygı gereği en yüksek komutana gidiyor.

Bende bir gazi ve orduyu izlemiş bir insan olarak dolayısıyla bu Hava Kuvvetleri Komutanlığının söylediği nedir ki O, Ergenekon sözü dolayısıyla herkese bir sesleniş yöneliştir.Bunlar ahmaktır.Türk ordusu Savcı Zekeriya Öz’ün tutuklama istemiyle eski devlet güvenlik mahkemesine gönderdiği her subayı ziyaret mi edecek?.En yüksek rütbeliye gitmiştir en vakur bir şekilde gitmişlerdir. Hiçbir gösterişe katılmamıştır, herkesin istediği budur.Açıklama yapıyor bizim adımıza gidiyor diyor ve bu ülkede devlet görevlisi bir savcı izin vermeyeceğim diyor.Bunu ancak Deniz Baykal’ın Milletvekillerine diyebilir.başkasına diyemez. Gördünüz demezlerdi. Neden gördünüz diyorum Savcı Öz Adana’dan DGM’ye şunları al tutukla gönder dedi Adana DGM mahkemeye çıkartmadı. Okuduğumuza göre Savcı Öz Ankara DGM savcısına Ferda Hanım’ı alın yüz soru sorun demiş.’


MEHMET ŞEVKET EYGİ FETHULLAH GÜLEN'E SAVAŞ MI AÇIYOR?

Milli Gazete yazarı Mehmet Şevket Eygi, zekat paralarıyla cami, okul, tekke, köprü, hastahane, şadırvan, yurt binası yapanları sert bir şekilde eleştirdi.

Eygi yazısında, zekatı dine aykırı toplayanları anlattı ve uyarılarda bulundu. Eygi’nin yazısının kodları incelendiğinde akıllara Fethullah Gülen’in ismi geliyor.

Milli Gazete yazarı, bu fikirleri nedeniyle hakarete uğradığını da vurguladı.

İşte Eygi’nin 2 Eylül tarihli “Zekâtları Dine Aykırı Şekilde Toplayanlar Büyük Günah İşlemiş Olur” başlıklı o yazısı:

Bazı cemaat ve vakıfların zekatları dine, fıkha, şeriata, Kur’ân ve Sünnet’e aykırı bir şekilde topladıklarına dair tenkitlerim birilerini çok rahatsız etmiş. Bunlarla öğrenci okutuluyor, okul açılıyor diyorlar. Tekrar ediyorum:

Zekat paralarıyla cami, okul, tekke, köprü, hastahane, şadırvan, yurt binası, imarethane ve diğer hayır işi binaları yapılmaz.

Zekat paraları dinî gazete ve dergilere verilemez.

Tüzel kişiler (dernekler, vakıflar vs) zekat toplayamaz, alamaz.

Zekatların kimlere, hangi hakikî şahıslara verileceği Kur’ân-ı Kerim’in Tevbe Suresi’nin 60’ıncı ayetinde çok açık, çok seçik, çok bağlayıcı şekilde beyan buyrulmuştur.

Kızılay’a, Türk Hava Kurumu’na, Çocuk Esirgeme Kurumu’na, bunlara benzer hayır derneklerine asla zekat verilemez.

Çocuk Esirgeme Kurumu (ilk ismi Himaye-i Etfal Cemiyeti’dir) Masonlar tarafından kurulmuştur, birMason kurumudur.Bu da biline...

Bir cemaatin mensupları, “Zekatlarla okul açılıyor, açılmasın mı?” gibi itirazlarda bulunuyorlar. Açılmasın diyen yok. Başka yardımlarla, hayır paralarıyla, sadakalarla açılsın. Lakin kesinlikle zekat paraları bu iş için toplanmasın. Çünkü dine aykırıdır. Bu şekilde zekat toplayanlar büyük vebal altındadır. Büyük zulüm ediyorlar. Fukaranın ve miskinlerin haklarını gasbediyorlar. Kur’ân’a, Sünnete, fıkha, şeriata aykırı bir iş yapıyorlar. Günah-ı Kebair işliyorlar. Güneş balçıkla sıvanmaz. Hangi icazetli gerçek din alimine sorarlarsa sorsunlar bu konuda fetva ve ruhsat alamazlar. Çünkü mevrid-i nasta içtihad olmaz, kesin dinî emirlere ve hükümlere aykırı fetva ve ruhsat verilemez.

Zekat parasıyla cami ve medrese yapılamayacağına göre, okul haydi haydi yapılmaz.

Zekatların gasbedilmesi çok büyük bir fitnedir. Yüce dinimizin emr-i mâruf ve nehy-i münker farizası gereğince bu fitnenin tenkit edilmesi halkın uyarılması, zekatların dine uygun bir şekilde gerçek kişilere (tüzel kişilere değil) verilmesinin temini gerekir.

Zekat, beş vakit namazdan sonra dinimizin ikinci büyük amelî ibadettir. Çok muhkem ve kuvvetli bir farzdır. Yüce Kur’ân’da defalarca Hak Teâlâ hazretleri biz mü’min kullarına namazı kılınız zekatı veriniz diye buyurmaktadır.

Zekatların, Allah ve Rasulü nasıl öğrettilerse o şekilde verilmesi gerekir.

Bir Müslüman namaz kılarken kıbleye dönmese namazı sahih olur mu? Olmaz...

Abdestsiz namaz kılınsa o namaz sahih olur mu? Olmaz.

Bir kişi “Hem Allah’a ibadet etmek, hem halka şirin görünmek” niyetiyle namaz kılsa o namaz sahih olur mu? Olmaz... Olmaz... Olmaz...

İşte zekat da böyledir.

Bugün ülkemizde birtakım Müslümanlar zekat ibadetini tâtil etmişlerdir.

Bu büyük bir cinayettir, azim bir fitnedir, korkunç bir isyandır.

Zekatlar milyonlarca fakir ve miskin Müslümanın hakkıdır.

Bediüzzaman hazretleri, Risale-i Nur’da, bir Nur talebesi fakirse, gerçekten ihtiyacı varsa zekat alabilir, fakat isteyemez diyor.

Zekatları Kur’ân’a, Sünnet’e, fıkha, şeriata, on dört asırlık icmâ-i ümmete aykırı olarak toplayanlar kesinlikle gerçek Nurcu değildir.

Nurculukta Kur’ân’dan, Sünnet’ten Şeriat’tan, fıkıhtan zerrece sapmak yoktur. Sapanlar Nurcu olamaz.

Zekatlarını kaptıran Müslümanlar, bu malî ibadeti yerine getirmemiş olurlar. Kur’ân’a, Sünnete, şeriata, fıkha, ilmihale uygun şekilde tekrar vermeleri gerekir.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu konuda Müslümanları uyarması gerekir.

Geliniz, dünyadaki bütün muteber fetva merkezlerine, Darü’l-ulumlara, şeyhülislamlıklara, şer’iye camialarına, gerçek fakihlere, gerçek müftülere, gerçek ulemaya soralım ve zekat konusunda gerçek neymiş öğrenelim.

Bu dünyada zekatları dine aykırı bir şekilde toplamak kolaydır ama yarın ahirette Mahkeme-i Kübra’da, Ruz-i Ceza’da nasıl hesap verecekler? İyi düşünsünler...

Bendenize hakaret edip sövüp saymakla kendilerini aklayamazlar...”

----------

ABD’DEN MAAŞ ALAN VAKİT YAZARI KİM?

Vakit gazetesinde yazıları yayınlanan bir isimden bahsedeceğiz size…


Adı Yusuf Ziya Kavakçı.

Soyadı tanıdık geliyor mu?

Kendisi, Fazilet Partisi’nin türbanlı milletvekili Merve Kavakçı’nın babası.

Prof. Dr. Yusuf Ziya Kavakçı, Erbakan’a yakınlığıyla biliniyor ve yaklaşık 20 yıldır ABD’de yaşıyor.

Kavakçı, Kuzey Teksas İslam Derneği’nin kurucularından ve şu an Dallas Merkez Camii’nde imamlık yapıyor.


Bununla birlikte; ABD Devlet Bakanlığı’nın Resmi İslam Sözcülüğü görevini yürütüyor. Kavakçı’nın bu unvanı, Vakit’te yayınlanan yazılarında da veriliyor.

Geçtiğimiz Nisan ayında ABD’yi ziyaret eden Papa 16. Benedict’in görüştüğü isimler arasında, Yusuf Ziya Kavakçı da bulunuyor.

Kavakçı’nın portresi araştırıldığında, Teksas Parlamentosu açılışında konuşma yaptığı ve dua okuduğundan, Kavakçı ailesinin ABD’deki bağlantılarına kadar birçok çarpıcı iddiaya ulaşmak mümkün.

Kısacası; kızı Merve Kavakçı gibi Vakit’in köşe yazarlığını yapan ABD’nin resmi din görevlisi Yusuf Ziya Kavakçı, tartışılacak bir portreye ve bağlantılara sahip.

Tüm bunlarla birlikte; Vakit Gazetesi, bugünkü 9 sayfasındaki haberde Yeniçağ yazarı Savaş Süzal'ı Amerikan pasaportu sahibi ve Amerikan vatandaşı olmakla suçladı. Ancak kendi yazarı olan Yusuf Ziya Kavakçı'nın yukarıdaki ilişkilerini görmedi.

kaynak:Odatv.com3 Eylül 2008

Hiç yorum yok:

marx bize gülümsüyor

Leman 883

KARACA EMLAK GAYRİMENKUL HİZMETLERİ

kelepirx emlak acil satılık emlak ilanları,konut,işyeri,ücretsiz danışmanlık !!!emlax

TEKNİKANALİZ HALİL RENCBER

 
META Tag Generator