"Arkadaslar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti seyhler, dervisler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En dogru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatidir. "

bush ve ayakkabı

21 Eylül 2008 Pazar

günün sözü:
Düşman isterseniz dostlarınızı geçmeye çalışınız.
Dost isterseniz, bırakın, dostlarınız sizi geçsin. La Rochefoucauld


Kalabalık içinde yalnız bir adam..Yılmaz ÖZDİl


"Yaşlı bu, dizleri ağrıyor, günah" diyerek,

1 trilyon lirayı buhar ettiği mahkeme kararıyla tescillendiği için hapse mahkûm olan Erbakan’ı, önce "romatizma olur, yaşı da var, günah" diyerek, Altınoluk’taki havuzlu tripleks yazlığına göndereceksin, sonra "yaşlı zaten, cumaya gidemediği için morali bozuk, günah" diyerek, Cumhurbaşkanı marifetiyle affedeceksin; buna mukabil, 67 yaşındaki Şener Eruygur’u sabahın kör karanlığında polis baskınıyla pijama terlik gözaltına alıp, tansiyon hastası olduğu için sorgusunda bayılıp hastaneye kaldırıldığı halde tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakmayıp, içeri tıkacaksın, henüz iddianamesi bile olmadığı halde yandaş medyanın manşetlerinde hunharca linç edeceksin, hırsızlar dolandırıcılar hainler pişmiş kelle gibi sırıtarak aramızda dolaşırken, her namuslu onurlu insan gibi, içine ata ata, kendini yiye yiye, kendine zarar verecek, beyin kanaması geçirecek, koma halinde hastaneye kaldırılacak, ölümle yaşam arasında çizgi o kadar yakın ki, GATA’ya bile götüremeyeceksin... Ve, gık çıkarmayacaksın.

*
Birine öyle.

Birine böyle.

*
Belki izlemişsinizdir...

Beyin tomografisi çekildi.

Paravanla getirdiler.

Kameralarla arasına perde çektiler.

Niye biliyor musunuz?

Görmeyelim de...

Utancımız katlanmasın diye.

*
Hadise hepimizin ülkesinde yaşandığına göre... Sadece yandaş medya değil; siyasiler, sivil toplum örgütleri, üniversiteler, polis, asker, laik olduğunu iddia eden, Atatürkçü ama mütedeyyin olduğunu iddia eden vatandaşlar, hepimiz, hiç yüzünü çevirme başka tarafa, bu ayıpla yaşayacağız bundan sonra.
--------
Şükrü KIZILOt
Anneler ve babalar


ANNE dışarıda alışverişteydi. İki buçuk yaşındaki bebeğe babası göz-kulak oluyordu.

Aslında bu pek de zor bir şey değildi. Yavrucak halının üzerinde "çay seti" oyuncağıyla oynarken baba da koltuğunda gazetesini okuyor, ara sırada bebeğinin kendisine çay seti oyuncağının minik plastik fincanlarıyla ikram ettiği suları çay niyetine içerek oyuna iştirak ediyordu.

Derken anne eve geldi. Baba anneye sus işareti yapıp, bebeği izlemesini istedi. Bu çok şirin hareketini annenin de görmesini istiyordu. Anne, bebeğin elinde çay fincanıyla salondan çıkıp, biraz sonra içi su dolu olarak babasına getirmesini ve babanın da onu çaymış gibi içmesini seyretti.

Sonra gayet sakin bir tavırla elindekilerle mutfağa geçerken eşine seslendi:

"Uzanabildiği tek su kaynağının klozet olduğunu biliyorsun, değil mi?"

Sonuç-1: Anneler evlatlarını çok sever ve onlara dair her şeyi bilir.

Sonuç-2: Babalar evlatlarına dair birçok şeyi bilmez ama onları çok sever.

"Babalar en son duyar"
boşuna söylenmemiştir...
--------
21 Eylül 2008 rahmi turan

Korku rejimi!


NEDİR bu öfke? Nedendir bu kızgınlık? Oruç başına mı vurdu, nedir?

Öfke şimşekleri çakan gözlerinin korkunçluğunun, kasları gerilen yüzünün ürkütücü halinin, bağırdığı zaman sonuna kadar açılan ağzındaki dişlerinin neredeyse tamamının görünerek karşısındakileri titrettiğinin farkında mı?

Taraftarları belki onun bu "öfke sanatından" hoşlanabilir, ama tarafsız insanlarda endişe yarattığı muhakkak!

Başbakan’ın sinir sisteminin bozulduğu, sağlıklı düşünme yeteneğinin çöktüğü anlaşılıyor. Bir korku rejimi yaratmak istiyor gibi...

Tayyip Bey, son haftalarda ayyuka çıkan yolsuzluk haberlerini yazan gazetelere kızıyor, partililerine "O gazeteleri okumayın" çağrısı yapıyor.

Önce Şaban Dişli’nin 1 milyon dolarlık rüşvet olayı... Sonra Deniz Feneri Derneği’nin din adına topladığı 41 milyon Euro’luk yardım parasının hortumlanması... Daha sonra iktidara yakın bir kişi olan RTÜK Başkanı’nın marifetleri, vs...

Bunların yazılması neden sinirlendiriyor onu?

Başbakan, "Bu grubun yayınladığı gazeteleri almayın" diyor. Yolsuzluk ve soygunları yazmayan gazetelere ise laf yok! Onlar cici çocuklar!

Bu antidemokratik tavır bir başbakana yakışıyor mu? Neden frenleri tutmayan ağır bir vasıta gibi paldır küldür medyaya dalıp özgürlükleri biçiyor?

Baskıcı zihniyet Türkiye’yi aydınlığa değil, dipsiz bir kuyunun karanlığına götürür!

"Yazmayın, millet bu haberleri öğrenmesin, Deniz Feneri Derneği’nin halkı kandırarak topladığı paralar yandaş şirketlere akmaya devam etsin" düşüncesinin, akla, hukuka ve vicdana sığan yanı var mı?

* * *

Alman yargıcın mahkeme kararına geçen şu değerlendirmesini yazmamalı mıydık?

"Deniz Feneri Derneği, Mehmet Gürhan için, bir sermaye bulma aracıydı. Muhtemelen siyasi ve sosyal amaçlar için de kullanıldı.

Mehmet Gürhan, paraları Türkiye’deki Kanal 7’ye taşıdı. Paraların nasıl kullanılacağına karar verenler Türkiye’de idi. Bunlar Zekeriya Karaman, İsmail Karahan, Mustafa Çelik ve bazı zamanlarda Zahid Akman idi.

Bütün usulsüzlükler Türkiye’den gelen talimatla yapıldı. Türkiye’deki bazı kişileri temsil eden ve onları korumaya çalışan sanık Mehmet Gürhan’ın özür dilemesi inandırıcı değildi. Deniz Feneri olayı basit bir suç eylemi değildir. Demokrasi düşmanı bir tutum içeriyor!"

Bunu ve bu tür haberleri yazmayan yandaş gazeteler, Başbakan’ın en sevdiği yayın organları... Onları el üstünde tutuyor. Her davete çağırıyor, uçağına alıp gezilere götürüyor. Görevini yapan özgür medyaya ise öfke yağdırıyor. Kayahan’ın şarkısındaki gibi:

"Onlara sevdanın yolları, bize kurşunlar!"

* * *

Tayyip Bey tahammülsüz, öfkeli ve nobran... Yani sert, haşin ve gönül kırıcı! Ülkemizde, tarafsız, herkesi kucaklayan, demokratik Başbakan dediğin böyle olur işte(!)

Ben uzun yıllardan beri gazetecilik yapıyorum. Demokrasi kültüründen uzak, karşıt görüşlere tahammülü olmayan, eleştiriye sopa göstererek, tehdit ederek karşılık veren böyle bir Başbakan görmedim. Bu tür zihniyet, Türkiye’yi sağlıklı bir yere götüremez.

Tayyip Bey altı yıldır Başbakanlık yapıyor... Ve maalesef hálá "Dediğim dedik, çaldığım düdük!" havasında... Bakalım onun medya düşmanlığı yapan çağrısı etkili olacak mı? Millet, Başbakan’ı kızdıran gazeteleri okumayı bırakacak mı? Göreceğiz!

Öfke baldan tatlıdır ama sonu nedamettir! Yani pişmanlıktır!
------

Türkiye'de merkez dağılıyor uçlar iyice sivriliyor

20.09.2008 | Yiğit Bulut | Yorum

Hiç yorum yok:

marx bize gülümsüyor

Leman 883

KARACA EMLAK GAYRİMENKUL HİZMETLERİ

kelepirx emlak acil satılık emlak ilanları,konut,işyeri,ücretsiz danışmanlık !!!emlax

TEKNİKANALİZ HALİL RENCBER

 
META Tag Generator