"Arkadaslar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti seyhler, dervisler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En dogru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatidir. "

bush ve ayakkabı

21 Eylül 2008 Pazar

Atatürk dinle iç içeydi ...suleyman ates

Tuncay Tezel, Atatürk’ün dini görüş ve düşünceyle ilgili yazısında (ttezel@windowslive.com), Atatürk’ün solcu olmadığını çünkü bir solcunun, hayatının büyük kısmında Atatürk gibi sürekli Allah’ı övemeyeceğini belirtiyor. Atatürk’ün sağcı, muhafazakâr bir insan olduğunu kaydeden Tezel, bütün olayları Allah’a bağladığını, Türk milletini birleştiren çimentonun İslâm olduğunu defalarca vurguladığını belirtiyor. Atatürk’ün dini görüşleri hakkında örnekler veriyor.

“Çanakkale İslâm’la korundu” diyen Atatürk şöyle devam ediyor: “Öleni görüyor. Üç dakikaya kadar öleceğini biliyor. En ufak bir fütur (yılgınlık) bile göstermiyor. Sarsılmak yok. Okuma bilenler ellerinde Kur’ân, cennete girmeye hazırlanıyor. Bilmeyenler kelime-i şehadet getirerek yürüyor. Bu, Türk askerlerindeki ruh kuvvetini gösteren, şaşılacak ve övülecek bir misaldir. Emin olmalısınız ki Çanakkale Muharebesi’ni kazandıran bu yüksek ruhtur” (Atatürk’ten Seçme Sözler, Derleyen Cihat İmer, Remzi Kitabevi, 1989, s. 136).

Zaferin büyük payı senindir

Atatürk, Türk ordusunun dindarlığını ve kahramanlığını vurguluyor: “Türk Ordusu! Dünyanın hiçbir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz, daha sağlam askere rast gelinmemiştir. Her zaferin mayası sendedir. Her zaferin en büyük payı senindir. Kanaatinle, imanınla, itaatinle hiçbir korkunun yıldırmadığı demir gibi temiz kalbinle düşmanı sonunda alt eden büyük gayretin için gönül borcumu ve teşekkürümü söylemeyi kendime aziz bir borç bilirim” (Atatürk’ten Seçme Sözler, Derleyen Cihat İmer, Remzi Kitabevi, 1989, s. 138).

Dinimizin akla ve gerçeğe uygunluğunu belirtiyor: “Ey Millet! Allah birdir. Şanı büyüktür. Allah’ın selameti, atıfeti ve hayrı üzerinize olsun. Koyduğu esas kanunlar, Kur’ân-ı Azimüşşan’daki ayetlerdir. İnsanlara feyz ruhunu vermiş olan dinimiz son dindir. Ekmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa, hakikate uymamış olsaydı, bununla diğer ilahi ve tabii kanunlar arasında aykırılıklar olması gerekirdi. Bütün ilahi kanunları yapan Cenab-ı Hak’tır”
Haslet Soyoz..

Luther bulalım!melih asık/milliyet

İnançlı insanlar tarih boyunca dinci veya din adamı kılığına girmiş sahtekârlar tarafından iliğine kadar sömürülmüş... Öyle sömürülmüş ki, bizim ‘Fener’ci zibidiler yanlarında hiç kalır. Bizzat kilise ve anlı şanlı din adamları yürütürmüş bu soygunu... Örneğin, ortaçağda piskopos ve rahipler halka para karşılığında cennetin anahtarını satarmış.
Protestanlığın kurucusu Martin Luther bir gün bu bezirgânlara başvurmuş:
- Ben de cehennemin anahtarını satın almak istiyorum...
Üçkâğıtçı ruhbanlar kendi aralarında talebi görüşmüş, bu adam galiba deli diye düşünmüş ve eline bir anahtar verip sepetlemişler.
Luther anahtarı kaptığı gibi soluğu şehirde almış.
Sokaklarda koşarken bağırıyormuş:
- Ey insanlar cehennemin anahtarı bende! Kapısını kilitledim. Artık kimse oraya gitmeyecek. Siz de gidip artık boşuna kiliseye cennet vaatleri uğruna para kaptırmayın...
Bizim saf müminleri, dindar görünümlü oy ve para hırsızlarının elinden kurtarmak için de böyle zeki adamlar gerekiyor. Bulamazsak bu hırsızlar yalnız saf müminleri değil, bütün memleketi soyacak ve satacaklar? Efendim? Yoksa zaten satıyorlar mı?!

Muğla’da Deniz Gezmiş’i anmak icin etkinlik düzenleyen 2 kişi hakkında 5’er yıl hapis istenmiş.
Umarız, Türk adaleti Deniz Feneri için de aynı titizliği gösterir...
Haldun Ertem

Şener Eruygur ve Hurşit Tolon paşalar cumhuriyet mitinglerinin düzenlenmesinde etkin rol oynamışlardı... Mitinglerin amacı laikliği savunmaktı...
Şimdi hapisteler... İktidarda ise laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğuna mahkemece karar verilmiş bir parti var.
Laikliği savunanlar hapiste, laikliği yıkmaktan hüküm giyenler iktidar koltuğunda...
Bu manzarada bir tuhaflık yok mu?

Profesör üslubu!
Gazete yazıları bir okuyuşta anlaşılır olmalıdır. Ne var ki özellikle akademisyen yazarları anlamak istiyorsanız yazılarını üst üste birkaç kez okumanız gerekiyor (tabii vaktiniz varsa)...
Ünlü filozof Bertrand Russel da çok sinir olurmuş bu tiplere...
Onların yazılarından bir örnek veriyor. Mesela bir sosyoloji kitabından pasaj:
“Çok az sayıda gerçekleşmesi söz konusu olan birtakım önkoşullar, doğuştan ya da çevreden kaynaklanan olumlu durumların rastlantısal olarak birbirini izlemesi sonucu şans eseri bir araya gelip ancak sosyal açıdan avantaj oluşturacak şekilde normlara ters düşen birçok özelliğe sahip bir birey oluşturduğunda insanlar istenmeyen davranış biçimlerinden tamamen uzak kalırlar...”
Ne anladınız bu cümleden?
Hiçbir şey değil mi?
Russel bu cümleyi anlaşılır şekilde şöyle tercüme ediyor:
“Bütün insanlar olmasa da en azından çoğu alçaktır. Alçak olmayanların da mutlak doğumlarında ve yetiştirilmelerinde şansları yaver gitmiştir...”
Bu cümle tabii çok daha anlaşılır.
Ancak Russel şunu da ekliyor:
“Korkarım, birincisi yerine ikinci cümleyi kullanan bir profesör rektörlükçe işinden sepetlenecektir...”

Talihsiz adam!

Üzgün ve pısırık görünüşlü bir adam barda tünemiş oturuyormuş. Önünde bir türlü içemediği bir içki bardağı, suratı asık..
O sırada barın kapısı açılmış. Külhanbeyi tavırlı Temel, sert adımlarla barın tezgâhına doğru yürümüş ve pısırık adamı iteleyerek tabureye oturmuş.
Hiç soru sormadan adamın önündeki içki kadehini alıp başına dikmiş. Elinin tersiyle ağzını kuruladıktan sonra, ‘Ne o, neden böyle surat asıyorsun, Karadeniz’de gemilerin mi battı?’
‘Sorma, ben çok talihsiz bir adamım’ demiş pısırık.
‘Neden?’ diye sormuş Temel tekrar.
Cevaplamış pısırık:
‘Bu sabah karımla kavga ettik, beni evden kovdu. O sinirle işe geç kaldım. Patronum zaten bahane arayıp duruyordu, beni işten attı. İşten çıktım, yolda yürürken araba çarptı. Eve gideyim, belki karımla barışırız dedim, eve gittim ve karımı başka bir erkekle yatakta yakaladım. Bu kadarı da fazla artık dedim, kendimi öldürmeye karar verdim. Tabancayla vuracaktım, silah tutukluk yaptı... Asmaya kalktım, ip koptu. Doğalgazla öleyim dedim, faturayı ödemediğim için gaz kesikti. Eczaneden fare zehri aldım, buraya geldim, içki bardağıma koydum. Onu da geldin sen içtin. Off... Offfff...’

Torpah da virek
Abdullah Gül’ün Erivan ziyaretinin o kadarla kalmayacağı belliydi. Ardından “Özür dileyelim” şarkıları başladı. Onu, biraz da tazminat verebiliriz önerisi izledi. Şimdilik “Toprak da verelim, Ağrı’yı jest olarak teslim edelim” cinsinden bir önerinin yeri ve zamanı değil ama... Onun sırası da gelecek inşallah...
Gürbüz Evren’in “Son Celse” adlı kitabından söz etmiştik... Orada Ermeni diyasporasının yeni stratejileri anlatılırken ilk iki madde şöyle sıralanıyordu:
1. Türkiye’de soykırım savunucuları yaratmak...
2. Soykırımı kabul etmesi için Türkiye’ye yardımcı olmak...
Plan iyi işliyor...


Salah Birsel’den bir şiir

Hacivat’ın karısı

HACİVAT’ın karısı
İncecikten yeldirmeli
Göz kaş oynatmalı
Gerdan kırmalı
Belden sarmalı

Gülmeli güldürmeli

Rakı süzmeli
Âşık üzmeli
Şiir düzmeli

HACİVAT’ın karısı
Beyoğlu’nda gezmeli


Nasreddin Hoca’ya sormuşlar: - Hoca, bilirsin sen; ciddiye alınmakla, alaya alınmak arasında ne fark vardır?
Nasreddin Hoca sakalını sıvazlayarak gülümsemiş:
- Frankfurt’taki bir yargıcın açıklamasıyla, Ankara’daki bir siyasetçinin açıklaması arasında ne fark varsa, demiş; o fark işte.
* * *
Bundan 2300 yıl önce Sinop’ta Diojen, gündüzleri elinde bir fenerle dolaşıyor ve:
- Bir adam arıyorum, diyordu.
* * *
Geçen zaman içinde Diojen’in feneri de çok değişti ve:
- Ben artık “deniz feneri” oldum, diye Almanya’da dolaşmaya ve kazıklayacak bir adam aramaya başladı.
* * *
Diojen’in gündüzleri elinde taşıdığı fener, “tek bir adam” bile bulamamıştı.
Almanya’da dolaşan fener ise, kazıklayacak yığınla adam buldu.
* * *
Bir misyoner grubu, Afrika’da hayvanlarıyla bir arada yaşayan çok ilkel bir kabilenin köyüne gelmişler.
Papazların en yaşlısı başlamış konuşmaya:
- Biz hepimiz kardeşiz, biz sizleri seviyoruz.
* * *
Kabile halkı hep bir ağızdan bağırıyormuş:
- Guikra, guikra!
* * *
Yaşlı papaz sürdürüyormuş konuşmasını:
- Hastalarınıza bakacak, onları iyileştireceğiz.
Yanıt:
- Guikra, guikra!
* * *
Papaz, biraz şaşkın:
- Size, diyormuş; gerçek tanrıyı tanıtacağız.
Bütün köy inliyormuş:
- Guikra, guikra!
* * *
Kabilenin başkanı, misyonerlere yaklaşmış:
- Gelin size, demiş; köyümüzü gezdireyim, yalnız dikkat edin “guikra”lara basmayın.
* * *
Keşke Ankara’daki bazı siyasetçiler de bilselerdi bu fıkrayı.
O zaman kimlerin ne diye bağırdığını anlar ve bu kadar boka basmaz, bok içinde kalmazlardı.
* * *
Bir golf oyuncusu, topa o kadar hızlı vurmuş ki, top bir daha bulunamamış.
Yarım saat sonra bir jandarma çavuşu gelmiş, oyuncuya:
- Siz mi, demiş; kaybettiniz golf topunuzu?
- Evet...
- Top, tren yolu üstündeki geçitten geçmekte olan bir TIR şoförünün gözüne geldi. Şoför direksiyon hâkimiyetini kaybetti ve o sırada yaklaşmakta olan bir yolcu treni TIR’a çarpınca, 5 vagon birden biraz ötedeki bir tatil kampının üstüne savruldu. Velhasıl sonuç, vurduğunuz top tam 97 kişinin ölümüne neden oldu. Şimdi bütün bu olanlara siz ne diyorsunuz?
* * *
Golf oyuncusu:
- Anlaşılan, demiş; golf sopasını tutarken, baş parmağımla işaret parmağımı daha sıkmam gerekecek.
* * *
Ankara’da golf oyunu, pek de yaygın değildir ama; onca hasara neden olan bazı siyasetçilerin de, sanırız dillerini biraz daha sıkı tutmaları gerekecek.
* * *
İzmir’in eski dava vekillerinden Cin Ali Bey’le, Ruhi Baba konuşuyorlardı.
Cin Ali Bey:
- Ankara’ya peynir ekmek götürmek gerekiyor, diyordu. Çünkü bazıları akıllarını peynir ekmekle yediğinden, yardım etmek gerekiyor zavallılara.
* * *
Ruhi Baba:
- Yok, dedi; o eskidendi. Şimdikilerden bazıları, sadece aklını yemiş, yavan olarak; o nedenle gözü de bir türlü doymadığı için, yiyecek çok daha başka şeyler arıyor.
* * *
Av. Taner Aktop’tan da bir Temel Reis fıkrası:
Temel Reis bir lokomotife makinist olmuş ve daha ilk görevinde treni devirmiş. 400 yolcu ölmüş.
Demiryolları müfettişi sorguya almış Temel’i:
- Anlat bakalım nasıl oldu bu kaza/
* * *
Temel Reis:
- Ha daa pi adam çiktu rayların ustüna daa, demiş; onin yuzünden oldi daa...
* * *
Müfettiş:
- Oğlum bari adamı ezseydin de, 400 yolcu ölmeseydi, demiş.
* * *
Temel Reis:
- Pen de öyle tüşundum daaa, demiş. Ama adam son anda raydan çikunca, oni ezmuya çaluşirken daa, tren tevrildu.
* * *
Dileriz Başbakan Tayyip Bey de, alınmaz bu fıkradan.


Hiç yorum yok:

marx bize gülümsüyor

Leman 883

KARACA EMLAK GAYRİMENKUL HİZMETLERİ

kelepirx emlak acil satılık emlak ilanları,konut,işyeri,ücretsiz danışmanlık !!!emlax

TEKNİKANALİZ HALİL RENCBER

 
META Tag Generator