Oturalım beyler!
Mümin Sekman’ın “Ulusal Ataleti ve Tembelliği yenmek” adlı kitabında, kendini “Saldırgan gezgin” olarak tanımlayan Amerikalı yazar Pritchett’in yazdıklarını birlikte okuyalım:
“Kimse Türkler gibi, güzel, rahat, yayılıp gevşemiş olarak, ilik ve kemiğiyle, ruhu ve bedeniyle oturamaz; otursa da keyfini çıkaramaz. Oturmak Türk insanının özgün niteliğidir. Bedenin her hücresi, yüzünün çizgileri ile oturur. Sanki hiç kalkmamış ya da kalkmayacakmış gibi. Başkalarını, evine, ofisine, odasına, okuluna, kahvesine, bahçesine oturmaya çağırır. Gelmeyince gücenir. Oturmayan konuğun ziyareti sayılmaz. Oturanlar da birbirini oturmaya davet eder. Resmi toplantılarına ‘oturum’ derler. Oturumlara ad ve sayı veririler. En ciddi konuşmalar bir köşeye çekilip oturarak yapılır. Üç - beş hal hatırdan sonra oturanlar genizlerini temizler, derin bir sessizliğe gömülür, oturmaya devam ederler.”
Mümin Sekman’ın “Ulusal Ataleti ve Tembelliği yenmek” adlı kitabında, kendini “Saldırgan gezgin” olarak tanımlayan Amerikalı yazar Pritchett’in yazdıklarını birlikte okuyalım:
“Kimse Türkler gibi, güzel, rahat, yayılıp gevşemiş olarak, ilik ve kemiğiyle, ruhu ve bedeniyle oturamaz; otursa da keyfini çıkaramaz. Oturmak Türk insanının özgün niteliğidir. Bedenin her hücresi, yüzünün çizgileri ile oturur. Sanki hiç kalkmamış ya da kalkmayacakmış gibi. Başkalarını, evine, ofisine, odasına, okuluna, kahvesine, bahçesine oturmaya çağırır. Gelmeyince gücenir. Oturmayan konuğun ziyareti sayılmaz. Oturanlar da birbirini oturmaya davet eder. Resmi toplantılarına ‘oturum’ derler. Oturumlara ad ve sayı veririler. En ciddi konuşmalar bir köşeye çekilip oturarak yapılır. Üç - beş hal hatırdan sonra oturanlar genizlerini temizler, derin bir sessizliğe gömülür, oturmaya devam ederler.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder