"Arkadaslar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti seyhler, dervisler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En dogru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatidir. "

bush ve ayakkabı

6 Ekim 2008 Pazartesi

erhan göksel yigit bulut yılmaz özdil bekir coskun ciziyorumbugun ne yazdılar

PKK’ya ağır darbe indirdiklerini söylüyorlardı, ne oldu? Büyükanıt Divan-ı Harp'te yargılanmalı
'Her şeyi önceden gören adam'dan eski Genelkurmay Başkanı'na eşi görülmemiş eleştiri

Sansasyonel çıkışları ile tanınan stratejist Erhan Göksel'den tartışma yaratacak sözler.

Beklenmedik çıkışları ile ezber bozan Göksel, Turktime adlı haber sitesine yine çok tartışılacak açıklamalar yaptı. Terör örgütünün son saldırılarının ABD ve diğer bölge güçleri tarafından bilindiğini ve özellikle Türkiye'ye iletilmediğini iddia eden Göksel, hain saldırının gerçekleştiği 5 saat boyunca yardım gelmemesini de 'haberleşme bir devlet tarafından bölgesel olarak bloke edilmiş olabilir' şeklinde yorumladı.

İşte ünlü stratejistin gündeme bomba gibi düşecek açıklamaları:

Milli Gazete’de çıkan bir söyleşinizin Manşeti “Yeni Bir Kriz Etnik Savaş Çıkarır” şeklindeydi. Bu röportajınızın üstünden bir hafta geçmeden Aktütün Karakolu’na yapılan saldırıda 15 askerimizin şehit olduğu haberi geldi. Yetkililer düne kadar sürekli PKK’ya ağır darbe indirdiklerini söylüyorlardı, ne oldu?

ERHAN GÖKSEL: Görünen köy kılavuz istemez diye bir Osmanlı atasözümüz vardır. Bence bu hain saldırı göz göre göre geldi. Olay henüz çok sıcak, duygular çok fazla ve bana gelen bilgiler de çok net olmadığı için sadece fotoğrafa bakarak değerlendirebilirim.
Askeri açıdan bakarsak Bir kere bu saldırı bir ilk. İlk defa gece yerine, öğle ortasında saldırıldı. İkincisi, saldıranlar 400-500 kişi ve bunların görünmeden sınırı geçmesi, hem de ağır silahlarla, imkansız. Arka arkaya dizilseler 1 km. eder ki, uzaydan bile görünürler. Demek ki, ABD’den istihbarat kesilmiş, İsrail’den alınan Heron’lar teröristleri görmemişler… Büyükanıt, "PKK'lı teröristleri BBG evinde gibi izliyoruz" şeklinde yaptığı açıklaması zihinlerde tazeliğini korurken hainler nasıl oldu da sınırdan içeriye 40 km sızabildi? Yoksa biz mi yanlış anladık, Sayın Büyükanıt televizyondaki BBG evini mi izlemekten bahsediyordu?

Demek ki PKK’ya darbe filan vurulmamış.

ERHAN GÖKSEL: Tabi… Çatışmanın 5 saat sürdüğü halde yardım gelmediğine göre, haberleşme de bir devlet tarafından bölgesel olarak bloke edilmiş olabilir. Anlaşılıyor ki TSK’nın kendi teknik imkanları da çok yetersiz. En önemlisi de aylardır aralıksız Kandil’i ve Kuzey Irak’ı bombalamamızın hiçbir etkisi olmamış demek ki. Bence asıl bu sorgulanmalıdır. TSK Türk halkının gözünü boyamış ve hamaset yapmış anlaşılan. Nereleri bombaladılar, boş kampları, boş dağları mı? Askeri ihale açmak için mi, aylar boyunca, hem de yüzlerce kez hava saldırısı ile milyonlarca dolar değerinde bomba atıldı dağa taşa diye sorar birileri bir gün. Açıkça görülüyor ki, PKK bitmemiş hatta gündüz ağır silahlarla saldırabiliyorsa, bu PKK’nın bu süreçte daha da güçlendiğini ve düzenli orduya doğru geçtiğini de işaret eder. Ayrıca maalesef ilk imaj, PKK’nın daha başarılı olduğu şeklinde algılanabilir. Bunu değiştirmek de hamasetle olamaz. Bir de “teröristler 23 biz 15 kayıp verdik” türü açıklamalar akıllara ziyan.

Saldırının zamanlaması da tartışılıyor… Sizce bu saldırı stratejik bir saldırı mıydı?

ERHAN GÖKSEL: Bu saldırının zamanlaması bana rastlantı gibi gelmedi. Büyük hesapta hem gelen ekonomik kriz hem de yerel seçimler öncesi olması anlamlı. PKK, ayrıca DTP’nin kapatılmasını da istiyor gibi. Bu süreçte sıkışan DTP kapanırsa, yerel seçimlerde radikalleşme artar ve bölge belediyelerini, bağımsız adaylarla PKK silme kazanabilir. Bu durum ise Müesses Nizam ve AKP için büyük bir yenilgi olur. Ayrıca başka bir hesapla Altınova’daki etnik gerginliği “etnik bir çatışmaya taşımak” ve bunu tüm Ege bölgesine yaymak PKK’nın ekmeğine yağ sürebilir. Özellikle Batı’daki Kürt vatandaşlarımız baskı altına girerse, PKK için bulunmaz bir fırsat doğabilir. Bunu da bölgedeki Türk vatandaşlarımıza yapılacak provokatif saldırılar izleyebilir. Bu ülkeyi yönetenlerin, başta Başbakan’ın tüm bunları iyi değerlendirmesi lazım. Türk halkına da artık gerçeklerin açıkça anlatılması lazım. Bu halk, yemez içmez, uyumaz ve bütün kalbiyle yine de ordusunu destekler. Bu kadar büyük bir halk desteği olan TSK’nın halka açıklama yaparken artık daha iyi düşünmesi gerekir. Son bir söz söylemek gerekirse bu hain saldırının asıl amacı “TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ’Nİ ZAAFA UĞRATMAK DEĞİL TÜRK TOPLUMUNUN ÇİMENTOSUNU ÇÖZMEKTİR”

“ABD, 850 MİLYARLIK PAKETİ FİNANSE ETMEK İÇİN BİZİM BÖLGEMİZDE YENİ SAVAŞ ÇIKARACAK!”

Aktütün saldırısı ile unuttuk ama günlerdir dünyanın tek bir konusu var: Finansal kriz. ABD bu krizi aşmak için 850 milyar dolarlık yardım paketini devreye soktu. Bu paketin somut getirileri ne olur?
ERHAN GÖKSEL: Kısa vadede sorunları bir kaç ay ötelemekten başka faydası olamaz. Bir kere sorun trilyonlarca dolar sermayenin sorunu ve bu paket yeterli olmaz. Sorun yapısaldır sadece finans sorunu değildir. Artı yakında “Hedge Fon”lar da krize girecektir. Peki, mali desteği ABD nereden karşılayacak? Bu sorunun kısa vade için çözümü tek: üretimi artırmak hatta katlamak… Bu ise bugünkü ABD tüketici taleplerindeki daralma nedeniyle imkansız. Geriye tek bir şey kalıyor o da beni en çok endişelendiren husus: “Yeni Savaşlar Ufukta”. ABD bu paketi finanse etmek için bizim bölgemizde yeni savaş çıkaracaktır. “ABD Irak’ta savaştığı için ekonomisi battı” diyenler cahil ve cühela. Eğer bu savaşa girmese idi 2001 Nasdaq krizini atlatamazdı. Savaşlar ABD ekonomisini finanse eder. Tıpkı 1929 krizinde olduğu gibi.

Yani ABD Irak ve Afganistan savaşlarına bir yenisini mi ekleyecek?

ERHAN GÖKSEL: Evet. Hem de bizim bölgemizde İran ve Kafkasya’da. Özetle, Ortadoğu ve Kafkasya muhtemel hedef alanı. Bunu anlamak için Neo-Conlar’ ın akıl hocası Chicago Okulu’ndan Prof. Leo Strauss’a bakın. Adamın teorisinin adı “Disaster Theory” (Felaket Teorisi) kitabının adı ise “The Shock Doctrine, The Rise of Disaster Capitalism”. Yani özetle Strauss’un söylediği şu “ABD dünyayı ancak kaos ortamında (ya da kaos çıkararak) yönetebilir.”

“AK PARTİ YAHUDİ LOBİSİNİN DESTEĞİNİ ALIP KAPATMAYI ÖNLEMEK İÇİN GAP’I TEKRAR BAŞLATTI!”

Türkler ne yapıyor da Kürtler aidiyet duygusunu kaybediyor? Kürtçe yayınlar yapılıyor, en büyük yatırım güneydoğuya…

ERHAN GÖKSEL: Kürtçe yayın nerede hani? Geçen yıl Başbakan TRT Kürtçe yayın yapacak demişti, nerede? Siyaset “ileri sürülmüş ve kabul edilmemiş tezlerden oluşmadığı” gibi, “yapılacağı addedilen şeylerin yerine getirilmese de olur” denilebilen durumların sonucu da değildir. Güneydoğu’ya yatırım yapıldığı ise gerçekte tam bir palavra. Hükümet hamaset yaparak bu konuyu iç politika malzemesi yapıyorlar.

GAP bir yatırım değil mi?

ERHAN GÖKSEL: AKP iktidara geldiği zaman durdurduğu ilk proje GAP sulamasıdır. GAP’ın bütün sulaması bir Yahudi şirketine aittir. Altı yıldır ödenek vermiyorlardı, Yahudiler’e para gitmesin, GAP yapılmasın diye. AKP’ye işler sarpa sarınca, “GAP’a yeni yatırım” adı altında tekrar ödenek verdiler. Özetle bütün paralar yine İsrail şirketine akıyor. Halka bir şey aktığı yok. İlerde sulanacak araziler de zaten halka ait değil.

Nasıl sarpa sarınca? Ne değişti de Yahudi şirketinin ödeneği serbest bırakıldı?

ERHAN GÖKSEL: AKP, kapatma davasında parti kapatılmasın diye Yahudi dünyasını yana almak için GAP yatırımını yeniden başlattı. GAP’a giden 4,5 milyar doların hemen hemen hepsi Yahudi sermayesinin şirketlerine gidiyor. Yeni bir yatırım değil, eskiye takviye söz konusu olan.

“KİM, KÜRT SORUNUNU HAMASETLE İÇ POLİTİKA MALZEMESİ YAPIYORSA, ASIL AYRIMCI VE BÖLÜCÜ ONLARDIR.”

Devlet Güneydoğu’da maddi ve manevi anlamda yetersiz mi kalıyor? Özellikle bunun tam tersi bilinir…

ERHAN GÖKSEL: Bu söylem de bir çeşit devlet propagandası. Ben Turgut Özal’ın danışmanı olduğum dönemden beri Türkiye’nin en hassas meselesinin “Kürt Sorunu” olduğunu söyledim. O dönemin genelkurmay başkanı Doğan Güreş, genelkurmay başkanı iken benim bu düşüncelerime çok şiddetle tepki vermişti. 2000 yılında Doğan Güreş benim o tarihte haklı olduğumu anladığını bizzat bana açıkça söylemiş ve “biz yanlış yaptık” demiştir. Zaten Kürt meselesinde yanlış yaptığımızı çok yakın bir zamanda Fikret Bila’ya önce darbeci general Kenan Evren, sonra da bir yığın omzu kalabalık general peş peşe konuşmadı mı?

Diyelim ki Güneydoğu’ya sağlıklı bir yatırım yapılmıyor. Ama bu sadece Güneydoğu için değil de tüm Türkiye için söylenemez mi? Neden sadece Güneydoğu?

ERHAN GÖKSEL: İş artık yatırım meselesini çok aşmıştır. Kemal Yazıcı, 2000’lerde dönemin Ordu valisiydi, Veli Küçük Giresun İl Jandarma Komutanı idi bu zatlar fındık toplamaya gelen gariban Kürt işçilerinin kamyonlarını “Kürt oldukları için” geri çevirdiler. Kimse de hesap sormadı. Daha bu yaz sonu aynı rezalet benzer bir şekilde tekrar yaşanmadı mı? Fındık toplamaya gelen gariban Kürt vatandaşlarımızın, şehirde otellerde konaklamalarına izin verilmedi. Ne yapsınlar, çadır kurdular. Aynı anlayış, PKK bahanesiyle çadır kurmalarına da izin vermedi. TV’lerde o küçücük Kürt çocuklarının sokaklarda, kaldırımlarda yatmalarını izledik hep beraber ses çıkarmadan ve rahatsız olmadan. Maalesef bu ülkenin gerçeği budur. Bunu kimse örtemez. Bunu görmeyenler kim biz Türkler. Türkiye’deki asıl bölücülük bu politikalardır. Bölücülüğe hizmet eden politikalar bu politikalardır. Türkiye’de 15 yıldır Kürt meselesini çözmek istemeyen, çözmek için adım atmayan herkes, bilerek veya bilmeyerek bölücülere hizmet etmektedir. Kim, Kürt sorununu hamasetle iç politika malzemesi yapıyorsa, asıl ayrımcı ve bölücü bence onlardır.

Ama mesela Güneydoğu’ya giden Türklerin de sen Türksün diye ötelendiğini biliyoruz…

ERHAN GÖKSEL: Evet ama bu durum daha çok yeni. Çünkü artık ayrım başladı. Egemen devlet “kendi ideolojisini yaşatabilmek için kendi etnik kimliğinin militanlığını” yapmaz. İngiltere’de etnik anlamda en ağır ceza, İngiliz milliyetçiliği yapmaktır. İngiltere bu nedenle bugün 27 ülkeyi yönetiyor. Avustralya, Yeni Zelanda, Yeni-Gine pasaportuyla İngiltere’de oy kullanırsınız. Ama İngiliz pasaportuyla Avustralya’da oy kullanamazsınız. İngiltere’nin adı İngiltere’de “Büyük Britanya” ya da “Birleşik Krallık” tır. İngiliz adı sadece futbol takımları için kullanılır ki İskoçlar, Galler ve Kuzey İrlanda’nın da kendi milli takımları vardır. Yani serbesttir. Türkiye’de ise karnını doyurmak için seyahat etmek bile Kürtler için yasak olmaktadır.

“TESLİMİYET BAYRAĞI ÇEKEN BÜYÜKANIT DİVAN-I HARP’TE YARGILANMALI!”

O zaman başta söylediğiniz Kürtlerin Türkiye’den ayrılması konusunda endişelenmemeliyiz. Öyle bir sorunları yok…

ERHAN GÖKSEL: Hatırlayın, 1990’da duvar yıkılınca 5 tane Türk devleti kuruldu. Hepimiz büyük bir heyecanla izlemedik mi? Bugün Kuzey Irak’ da bir Kürt Devleti kuruluyor. Bana göre kuruldu bile. Türkiye’nin en “Türk-Kürtleri”nin bile ilgilenmemesi mümkün mü bununla? Herkes ilgileniyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihinde yaptığı en büyük devlet hatası geçen hafta bir mahkemenin verdiği karardır. Bolu’da bir gazete, her şehit için 5 DTP’li öldürün diye yazıyor ve mahkeme de bunu yazanı beraat ettirerek, “fikir özgürlüğü” olarak değerlendiriyor. Bu kararın, “Kürtler öldürülebilir” demekten farkı nedir? Bugün çevremizdeki komşularımız, hatta AB ülkeleri Türkiye’nin düşmanı olabilir. Bizim bu coğrafyada gerçek dostumuz zaten yok. Ama asıl sorun iç düşmanlarımızda bu ülkeyi iç çatışmaya götüren, iç unsurlarımızda. Önemli olan sizin kendi dirayetinizle bu ülkenin bölünmesini engelleyecek yapıyı ortaya koymaktır. Bu ülkenin halkını kucaklamak zorundasınız. Geçen sene olduğu gibi cenaze kaldırılan Şemdinli’de, alçaktan uçuşla beş kez üstlerinden jet uçurulan halk bu ülkenin halkıdır. Bu halk bu ülkenin düşmanı değildir.

Sen eğer Şemdinli’nin üzerinden uçak uçururken onları bu ülkenin halkı olarak görmek istemiyorsan, onlar da bu ülkeden giderler. Giderken de savaşarak giderler. Onun içi eski genelkurmay başkanı Yaşar Büyükanıt’ı tarih önünde asla affetmiyorum. Geçen sene Dağlıca baskını sonrasında TSK, kamuoyu önünde baskı altına girince, 11 Aralık 2007’de Yaşar Büyükanıt, televoleci gazeteci gibi ayaküstü demeçler verdi “Terör siyasallaştı ve legalleşti, psikolojik harekatı onlara kaptırdık" gibi sözler, "artık yapılacak bir şey kalmadı" anlamında cümleler sarfetmek, havlu atmak anlamına gelir. Bu "kaptırma" sözcüğü, sadece TSK bünyesinde değil tüm dünya ordularında "savaşta bayrağı kaptırma" anlamını çağrıştırır ki "bunu düşündürmek bir orduyu tamamen berhava etmek"le eş anlamlıdır. Yani Büyükanıt özetle “Biz demokrasi ve özgürlük bayrağını PKK’ya kaptırdık” dedi. PKK siyasallaştı dedi. Masaya oturmaya hazır bir genelkurmay başkanı portresi çizdi. Devletin en yüksek katı bunu diyorsa seni masaya oturturlar. Sen insan hakları bayrağını kaptırdık diyorsan, biz bu güne kadar işkence yaptık demek anlamına gelir. Bir genelkurmay başkanı bunları söylemekten dolayı divan-ı harp’ de yargılanması gerekir. Bu gaflet ve delaletten dolayı mı söyleniyor yoksa, birileri Türkiye’yi masaya mı oturtuyor? Ben bunun için bas bas bağırıyorum. Hayatımın en sert röportajımı da bu nedenle, 17 Aralık 2007’ de Yeni Şafak Gazetesi’nde “Müesses Nizam Dağıldı” diye yaptım.

Sizce, Türkiye masaya mı oturtulmaya sürükleniyor?

ERHAN GÖKSEL: Eski Genelkurmay başkanı Yaşar Büyükanıt, Cumhuriyet tarihi boyunca benzeri görülmemiş bir şekilde Türkiye’nin elini bağlayacak demeçlerle teslimiyet tohumları ekmiştir o konuşmasıyla. Onu da daha sonra başkaları takip etti. Bana göre bu sözleri, gaflet ve delalet içinde söylemedi. Uluslararası güçler direttiler, Türkiye masaya oturtulmaya çalışılıyor. Öcalan’a Ankara’da politikanın önünü açmaya çalışıyorlar. Ve kimileri cahilliğinden, kimileri vurdum duymazlığından, kimileri de işbirlikçi olduğu için buna gizli veya açık hizmet ediyorlar.

“KAPATILMA DAVASI KÜRESEL BİR TEZGAHTI… BU DAVAYLA AKP KENDİNİ KÜRSEL SERMAYEYE TESLİM ETTİ!”

Öngörülerinizin isabetleriyle tanınıyorsunuz. Tüm bu sorunların çözümünün ana hatları nelerdir? Devlet ne yapmalı?

ERHAN GÖKSEL: Krizlerin, sorunların, kaosların önlenmesi için bir ülkenin yönetiminin bilgili olması lazım. Bu ülke iyi yetişmemiş insanları yönetici seçmiştir. Hem yönetim hem zihniyet değişmedikçe, Türkiye bu coğrafyada devam edemez. Geçmişte bu ülke Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz gibi iki tane iyi yetişmiş başbakan çıkardı. Ancak onlardanda Halkın ağzı yandı. Ardından da yağmurdan kaçalım derken, bu sefer de da iyi yetişmemiş ve ehliyetsiz kişileri seçtiler. Dünyanın hiçbir yerinde ehliyetsiz insanlara ülke yönetimi teslim edilmez. Ülkenin başbakanı çıkıp Mortgage’ı TOKİ ile benzeterek açıklıyorsa, Avrupa’da el koyulan bankaların Türkiye’deki mudilerini Avrupalı sanıyorsa, onu bir kasabaya belediye başkanı bile yapmazlar dünyada. Bu süreçlerin hepsi iç içedir hiç birisini birbirinden ayıramazsınız. Zira “Bilgi bir bütündür”.Hatırlatayım, Türkiye 2001 krizine durup dururken girmedi. 1999 yılında Türkiye’nin IMF’ye gitmeye ihtiyacı yoktu. Ama birden bire Ecevit’i IMF’ye götürdüler. Kasım 2000’de önce küçük bir kriz, dört ay sonra, Şubat 2001’de de büyük kriz çıktı. Altını çizeyim, Ecevit Hükümeti ve Türkiye, IMF politikalarına uymadığı için kriz çıkmadı. Tam tersine Türkiye, IMF’ in bütün politikalarına tam uyduğu için krize girdi. Ecevit ve Türkiye Irak’ın bütünlüğünden yanaydı. Krizle, Ecevit’i tasfiye ettiler. Amerika’nın Irak operasyonlarının önü açıldı.

Şimdi neler oluyor? Durumun bir benzerliği var mı?

ERHAN GÖKSEL: Daha da kötü. Şimdi Türkiye yeni bir krize sürükleniyor. AKP, kapatılma davasıyla kendisini “küresel sermayeye” teslim etti. Bu da bence bir tezgahtı. Biz AKP’ nin kapatılmayacağını davadan tam üç gün önce kimden öğrendik? Hatta 6-5 oy oranını Türk Halkı kimlerden öğrendi? Küresel Sermaye’ den öğrendik. Oylamayı bile söylediler. Siz bütün stratejik kurumlarınızı, bankalarınızı, yabancılara kaptırdıysanız ekonominizi yabancılar elinde tutuyorsa sizin siyasi bağımsızlığınız yoktur. Ekonomisini elinde tutmayan hiçbir ülkenin bağımsızlığı yoktur. Tarih böyle der.

TALAT ATİLLA & ERSİN TOKGÖZ / TURKTIME
-----------
* Hesap ver! Ali Babacan…yigit bulut/analiz yorum
Tarih 27 Eylül 2008… TV’lerde seyrettiğim bir görüntü kaldı aklımda New York’ta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, sözde Irak Devlet Başkanı Talabani ile görüşüyor, yanında da muhteşem Dışişleri Bakanı Ali Babacan var…

Birileri konuşuyor, Babacan da sürekli gülüyor! Arkasından açıklamalar geliyor “…Talabani, PKK ile mücadeleye devam dedi”…

Tarih 3 Ekim öğleden sonra… Güpegündüz 300’den fazla “Talabani-Barzani destekli” adam, sınırı geçiyor ve Amerikan uydularının çektiği fotoğraflara poz vere vere Türk askerlerini şehit ediyorlar… Tekrar ediyorum gündüz öğleden sonra başlayan saldırı saatlerce devam ediyor…

Bu noktada Talabani ile iki haftadan az bir süre önce beraber “mutlu kareler” veren muhteşem Dışişleri Bakanı Ali Babacan’a soruyorum

1- Barzani ve yanındakilerle “New York’ta ne konuştunuz?” Arkasından yapılan “PKK ile mücadeleye devam” mesajı ne anlama geliyordu? Böyle mi devam edilecek?

2- Amerika ile “anlık istihbarat” anlaşmamız vardı. Bırakın “askeri istihbarat” uydularını, internetten hiçbir ücret dahi ödemeden “google earth programına” girer ve 15 dakikalık resimleri karşılaştırırsanız, hareket eden 300 kişilik bir gurubu rahatlıkla görebilirsiniz. Peki Sayın Dışişleri Bakanı ne oldu “askeri istihbarata?” Böyle mi “istihbarat anlaşması” yaptınız ?

3- Talabani ve yanındakileri ziyaret etmeye gittiğinizde ne konuştunuz? Iraklı yetkililer hemen saldırıdan sonra “burası insansız bölgeydi, bizim kontrolümüz dışındaydı” açıklamasını yaptı. Dışişleri bakanı olarak daha önceki görüşmelerinizde “buranın insansız bölge olduğunu ıraklılar ile tartıştınız mı?”. Eğer bunu biliyorsanız “Askeri yetkililere bu bilgiyi aktardınız mı?”. Eğer bilip de aktarmadıysanız bunun yaptırımı şahsınıza nedir acaba?

Sevgili dostlar, oynanan oyun artık iyice bizleri “aptal yerine koyma” sürecine dönüştü!

Orada Türk askerine saldıranlar PKK falan değil “o sınırı geçenlerin” adını PKK koyabilirsiniz… Orada Türk askerine gerçekten saldıranlar “Talabani ve Barzani” destekli “gruplar”… Onların adamları… Bazıları belki de devlet dairelerinde çalışıyor…

Sevgili dostlar, Türkiye “kafasını kuma gömerek” terörün gerçek kaynağının “Talabani-Barzani” ikilisi olduğunu “görmezden gelerek” yoluna devam edemez! Siyasetçiler, bu gerçeği “neşter atmak zor olduğu” için “görmemeye çalışarak-bizi oyalayarak” gün geçirmeyi deneyebilir… Ama Türk Halkının bu “iki adamın” ihtiraslarına, emellerine “dur dememe uğruna” verecek canı artık kalmamıştır! Anlatabiliyor muyum ya bu iki “başı ezeriz hep beraber, ya da bu yolda hep beraber yok oluruz!” Topyekun mücadele böyle olur! Sayın Cumhurbaşkanı!

Sonuç: Bir vatandaş olarak merak ediyorum Türkiye’nin “Barzani-Talabani” ikilisine “dur” diyecek askeri gücü ve önemlisi siyasi kararlılığı var mıdır!

Son söz: Evet, Ali Babacan, hesap verme ve yukarıdaki sorulara cevap verme zamanı! 15 eve ateş düştü, her şeyi boş verin en azından bu insanların ailelerine biraz saygınız varsa, çıkın konuşun!

Not: İsrail 2 askeri kaçırıldı diye “Lübnan’ı işgal etti”. Bizim gazetelerde utanarak şu haberi okuyorum aynı yerde 43 şehit verdik! Aferin bize “Talabani-Barzani’ye bir şey olmasın”, biz evlatlarımızı gömelim!
--------bir haber /vatan
Suudi kadına ‘göz hapsi’
"İki göz erkekleri baştan çıkartıyor kadınlar tek gözünü de kapatsın"

Suudi Arabistan’ın önde gelen din adamı Şeyh Habadan, “İki göz erkekleri baştan çıkarıyor” diyerek kadınların sadece tek gözlerini açıkta bırakmalarını istedi

Katı şeriat kurallarıyla yönetilen Suudi Arabistan’da kadınlara hayatı zindan eden aşırı muhafazakârlar, yasak getirmekte dur durak tanımıyor. Kadınların tepeden tırnağa örtünmeden sokağa çıkamadığı, kamuya açık yerlerde akrabası ya da eşi olmayan erkeklerle birarada bulunamadığı, hatta otomobil kullanamadığı ülkede üst düzey bir din adamı, kadınların sadece bir gözleri açık kalacak şekilde örtünmelerinin şart koşulmasını önerdi. Aşırı muhafazakâr Suudiler arasında büyük saygınlığı olan Şeyh Muhammed el Habadan’a geçen hafta katıldığı bir televizyon programında “Müslüman kadınların yüzlerinin hangi bölümlerini örtmeleri gerektiği” sorusu yöneltildi. Kadınların sadece saçlarını kapatan örtüler takmasının yanlış olduğunu savunan Habadan şöyle konuştu: “Kadınların yalnız gözlerini açıkta bırakması da sakıncalı. İki gözün açıkta kalması, kadınları makyaj yaparak baştan çıkarıcı bir hale gelmeye özendiriyor. Kadınlar ya yüzlerini tamamen kapatmalı ya da tek gözü açıkta bırakan çarşaflar giymeli.”
Haslet Soyöz

Hiç yorum yok:

marx bize gülümsüyor

Leman 883

KARACA EMLAK GAYRİMENKUL HİZMETLERİ

kelepirx emlak acil satılık emlak ilanları,konut,işyeri,ücretsiz danışmanlık !!!emlax

TEKNİKANALİZ HALİL RENCBER

 
META Tag Generator