Hasat zamanı açık bir gece.
Karargâhın avlusunda
Wu-tung ağaçları üşüyor.
Nehrin kıyısındaki kentte
Tek başıma uyanıyorum
Titrek mum ışığında.
Gece boyu çalan borular
Düşüncelerimi tedirgin ediyor.
Gökyüzü ayın görkemiyle yıkanmakta
Ama bakan kim?
Toz kasırgaları, yazamıyorum.
Hudut geçidinde bekçi yok.
Yolculuk etmek tehlikeli.
On yıldır yollarda,
İçim hüzün dolu.
İnce bir dala tünemiş kuş misali
Birkaç dakika huzur bulduğum için
Şükrediyorum.
bush ve ayakkabı
16 Kasım 2008 Pazar
METİN MÜNİR BUGUN NE YAZDI..
T’ang devrinde insanlar doğayla ve yabani hayvanlarla iç içeydiler. Bir yerden bir yere giderken kaplanlardan sakınmaları gerekiyordu. Nehirlerde su, aksettirdiği ay ışığı gibi temiz ve parlaktı. Elektriksiz geceler ay ve yıldızları insanlara yaklaştırıyordu. Ten ile soğuk arasında kalorifer yoktu. Savaş ve sürgünler, tehlikeli ve yavaş yolculuklar, gidip de gelmemeler, güneş doğmaya başlarken görülen rüyalar, ayın tepelere vuran “beyaz şafağı,” göl kenarları vardı. Neredeyse tamamını anladığım bir şiir karşıma çıkınca seviniyorum. T’ang şairlerinin en büyüğü olarak addedilen Tu Fu’nin (712-70) Geceyi Karargâhta Geçiriyorum adlı şiiri bu.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder